1. Pratiğiniz Olmadan Teorik Bilginiz Anlamsız
Yazılımla yeni tanışan gençlerin yaptığı hatalardan birisi, teorik bilgiye ağırlık verip pratiği sonraya bırakmaları. Onlarca kitap alınır, makale okunur sonra bunların çoğu unutulur, çünkü pratik yapılmamıştır. İnsan beyni; duygusal, fiziksel etkileşimden uzak, gündelik yaşamda kullanmadığı şeyleri unutmaya programlıdır. Yazılımın teorik bilgilerini pratik yapmaz, kullanmazsanız bir süre sonra unutursunuz. Bu durum patinaj etkisi yapar, teker döner ama olduğunuz yerden ileri gidemezsiniz. Daha kötüsü özgüveniniz kırılır, yapamadığınızı düşünürsünüz.
2. Dil Milliyetçisi Olmayın
Java, C++, C#, Python, PHP, ASP.NET vs… Her yazılım dilinin güçlü ve zayıf olduğu yönler var, güçlü ve zayıf olduğu platformlar var, kullanılması gereken ve gerekmeyen hatta kullanılmaması gereken projeler var. Takım tutar gibi dil taraftarlığı yapmayın, bu sizin mesleki gelişiminizi de olumsuz etkiler. Bir ana dilde ve birlikte sık kullanılan diğer platform dillerinde uzmanlaşın (örneğin: Csharp+ASP.NET+T-SQL gibi), zaten bir yazılım dilini kendinize yakın hissedersiniz, o dil ile yola devam edersiniz. Yazılım dilleri ile ileri seviye duygusal bağ kurmak anlamsız.
3. Java Developerlar Kötü İnsanlar Değiller
Eğer Java haricinde başka bir dili hayatınıza aldıysanız, Javacılar 🙂 tuhaf insanlar gibi gelebilir. Özlü sözler ve aforizmalar yazabilirler, Java olmasaydı olmazdık, Java olmasa mağarada yaşardık diyebilirler. 🙂 Bunları duyarsanız şaşırmayın kötü niyetleri yok. Mobilden, işletim sistemlerine ve web platformuna kadar program yazabilmenin verdiği haklı özgüvenleri var, onları anlamaya çalışın. Sakin ve özgüvenli durun, ezilmeyin 🙂
4. Mesleğin Geleneğini, Terminolojisini, Yöntemlerini ve Disiplinlerini Öğrenin
Sadece iş gören, çalışan kod yazmanız sizi iyi bir yazılımcı yapmaz. Örneğin; kod notasyonları gibi yazılı olmayan ama global anlamda kabul görmüş ve gelenekselleşmiş kuralları vardır yazılım dünyasının. Başka bir örnekle; pseudocode gibi algoritmalarda ekipçe zemin etüdü yapmanıza imkan veren, tatlı bir yöntem var. Bu gibi fazlaca olan yöntem ve kavramları bilmeli ve uygulamalısınız.
5. Mükemmeliyetçiliği Çöpe Atın ve Basitliğin Gücünü Keşfedin
Bir meslek rahatsızlığıdır ve tedavisi vardır (şaka değil) fakat bir çok yazılımcı farkında değil. Hepsi olmasa da yazılımcıların çoğu fotoğrafçılar gibi mükemmeliyetçidir. Mükemmeliyetçilik ise obsesif-kompulsif davranış bozukluğuna girer ve tedavisi vardır. İK uzmanları tuzak olarak dolaylı yoldan sorarlar bu yönünüzü, övünerek “mükemmeliyetçiyim” demeyin.
Mükemmeliyetçilik; elinizdeki işi bitirememeye, sonuç odaklı olup sürece saygı duymamaya, projelerinize başlayıp sonra vazgeçmeye, kendinizi yetersiz görmeye, detaylara takılıp sorunları çözememeye yol açar, erteleme alışkanlığı yapar, başka bir eksi tarafı ise kazançtan çok etrafın size saygı göstermesi önemli bir hal alır ki bu iyi gibi görünse de ilerleyen dönemlerde farklı davranışsal sorunlara yol açar.
Ayrıca mükemmel dediğimiz şeyin bir tanımı, sınırı ve limiti yok. Bu nedenle mükemmel iyinin düşmanıdır sözünü unutmayın. Bu rahatsızlık sizi detaylara takılmaktan ana hatlara yoğunlaşamamış, erteleyen, iş bitiremez biri yapar. Deadline zamanı gelir, projeden önce siz bitersiniz. Basitliğin gücünü keşfedin.
Basitlik tüm karmaşıklığı ve detayı içinde barındırır.
– Steve Jobs
6. Egonuzu Evcilleştirin
Egonuz yüksekse biraz indirmeye, düşükse de maalesef yükseltmeye çalışın. Türkiye ekosistemi maalesef bunu gerekiriyor. Ülkemizde mütevazilik ve kibarlık, zayıflık ve basiretsizlik olarak algılanıyor. Bu durum işvereninizin, projenizdeki kişilerin, müşterinizin sizi ciddiye almamasına yol açıyor. Büyük bir şirketteyseniz, bulunduğunuz konumda yükselmenize de engel oluyor. Çünkü, kimse sizi yönetici vasfında görmüyor. “Çok iyi bir insan, kafasına vur ekmeğini al” sözü bize aittir. Bu sözden, toplum olarak iyi insandan ne anladığımızı ve nasıl yorumladığımızı az çok tahmin edersiniz.
7. Yazılım Harici Alanlara Ait Kitaplar da Okuyun
Yaşam komple bir şey, çok şeyden ibaret tek şey. Kendinizi sadece yazılım kitaplarına odaklamayın. Yaşamın başka boyutlarını keşfedin, sizi iş kafasından alıp başka diyarlara götürecek şeyler okuyun. Okuduğunuz her farklı şey yaşama dair veritabanınıza yeni şeyler katacağından, hayata dair farklı pencereler açar, vizyonunuzu genişletir, hayal gücünüzü güçlendirir.
8. Beyninizde Bölgesel Ayrımcılık Yapmayın, Beyin Bütündür Bölünemez
Yazılımcılar, işi gereği ağırlıklı olarak beynin analiz, matematiksel işlem, olasılık gibi kavramların işlendiği sol bölümünü daha fazla kullanırlar. Tasarımcılarda ise bu durum tersi yönde; beynin hayal, estetik zeka, kurgu, tasarım kavramlarının derlenip harmanlandığı sağ tarafta yoğunlaşır. Konuşma merkezi de sol tarafta yer aldığından beynin sol tarafı zaten baskındır, üzerine her gün saatlerce bu bölgeyi çalıştırmak zihinsel yorgunluğa, konsantrasyon eksikliğine, masa başında hayal kurmalara kısaca verimsizliğe sebep olabilir. Ek olarak, beyin sağ bölümü ile kelime ve cümleyi tasarlar sol bölüm ile dile getirip konuşturur. Sağ beyni ihmal etmeniz zamanla kendinizi iyi ifade edememeye, iletişim zorluklarına sebep olabilir. Kadınsanız daha şanslısınız, kadınlar beynin sağ bölümünü daha aktif ve rahat kullanabilmekteler (telefonu açmadığınızda yazılan senaryolar) ayrıca kadınlarda sağ ve sol beyni birbirine bağlayan korpus kallosum daha gelişmiş olduğundan kendilerini erkeklere nazaran daha rahat ifade ederler. Kadınlarla tartışmada; kadınların kendilerini iyi ifade edip genellikle haklı çıkmaları hakkında da bir ipucu olabilir bu 🙂
Beyninizin bir tarafı baskın olsa da iki tarafını aktif olarak kullanmak sizi daha başarılı, iletişimi kuvvetli, hayal dünyası zengin, mutlu birisi yapar. Bu nedenle yazılımcıysanız boş zamanlarınızda fotoğrafçılık, resim, tasarım, mimari, karakalem çalışmaları veya Lego gibi sağ beyni isyana götürmeyecek şeylerle uğraşmak size daha zinde bir beyin sunar. Tasarımcılar bu yönden şanslıdır, sağ beyinleri zaten aktif olduğundan sol beynin aktivite ihtiyacını daha fazla konuşarak, kredi ve fatura hesaplayarak telafi edebilirler.
9. Gücünüz Bağlantılarınızla Doğru Orantılıdır
Your network is your net worth.
– Porter Gale
Porter Gale’in pazarlama temalı güzel bir kitabı var “Your Network Is Your Net Worth” biz kısaca “ağınız kadar değerlisiniz” diyelim. Tabi burada insani, manevi bir değer ölçüsünden bahsetmiyoruz. Bu sözü daha sonra Evernote kurucusu Phil Libin’in bir konuşmasında duydum ve kendi yaşantımda bu sözün ne kadar yerinde olduğunu tecrübe ettim.
İnsan ilişkilerine önem veren biriyim. Yaptığı işi umursamadan her kesimden yeni insanlarla tanışmayı, o insanların hikayelerini dinlemeyi, onlarla bir şeyler konuşmayı seviyorum. Farkında olmadan yıllar içinde ciddi bir kişisel ağım olmuş. Hatta bazıları ağdan öte dostum olmuş. Bunu kendi başınızın çaresine bakmak zorunda olduğunuzda fark ediyorsunuz. İster iş arayın, ister kendi işinizi kurun, ister parti verin kişisel ağınız güçlü değilse bu sizin için ciddi dezavantaj. Kişisel ağınızın genişlemesi maddi tatminin yanında manevi tatminde yaşatıyor insana.
10. Sosyal Medyayı Etkili Kullanın
Sosyal medya güçtür. Sizinle benzer kişileri, sizinle zıt kişileri, rakiplerinizi, sektörün üstatlarını, etkinlik haberlerini, farklı ülkeden sektör insanlarını tanıma ve takip etme fırsatı verir. Sektörel yeniliklerden yine ilk haberdar olursunuz. Bir projeniz olduğunda veya biten bir projeniz varsa yine sosyal medyadaki çevrenizi kullanarak testler yapabilir ve geridönüşler toplayabilirsiniz.
11. Blog Yazın
Bazen yazdıklarımdan çok şey öğreniyorum.
– Claude Lévi-Strauss
Evet, bazen yazdıklarınızdan çok şey öğrenirsiniz. Özellikle teknik, mesleki bir konuyu yazmaya başladığınızda mevcut bilgilerinize ek olarak“acaba unuttuğum bir şey var mı?” çabasıyla araştırmalar yaparsınız ve ek şeyler öğrenirsiniz veya unuttuklarınızı hatırlarsınız. Düşüncenizi yazıya dökmek de ayrı bir egzersizdir beyniniz için.
Blog sayesinde daha fazla insan size ulaşacak, daha fazla kitleye hitap edeceksiniz. Aktif blog sayfanızın olması yapacağınız iş başvurularında sizin için fark yaratacağını da unutmayın. Bütün bunlara ek olarak dijital dünyada sizi daha görünür biri yapar.
12. Rutinden Kaçın ve Spor Yapın
Ev-iş arasını her gün aynı yolu kullanarak rutine bağladıysanız, beyniniz artık bilinci ya devre dışı bırakacaktır ya da çok az kullanacaktır. Bu nedenle yeni işinize giderken etrafa karşı algınız daha açıktır. İlk iş günlerinde “şuradan mı gitsem, şurası mıydı?” düşünceleri bilinçliyken, daha sonraları bu düşüncenin yerini otomasyon alır. Beyin güzergahı haritalandırır ve artık gideceğiniz durağa, geçeceğiniz üst geçide bilinçsizce gidersiniz.
Peki bunun neresi kötü?
Rutin yaşam, bilinci kullanma ihtiyacınızı azaltır ve öğrenme işleviniz zayıflar. Bu nedenledir ki bilmediğiniz bir yere gitmek sizi heyecanlandırır, keşif modundasınızdır ve bilinç aktiftir, öğrenmeye açıktır. “Bilmediğim bir şehrin sokaklarında kaybolmak isterim, ıssız bir sahil kasabasına gitsem, büyük bir metropolde yaşasam” gibi benzeri hayaller beynin rutine isyanıdır. Yaşamımız rutin olsa da fizyolojimiz bu rutine ve hareketsiz yaşama uygun değildir.
Bir yeri keşfederken ve spor yaparken aynı hormonlar aktif olur ve beyin öğrenmeye daha açıktır. Kısaca, bilinci ve öğrenmeye aktif tutmamız gerekiyor ayrıca kalp ve damar sağlığımızı unutmamak adına hareketsiz yaşamdan kaçmamız ve fiziksel egzersizleri alışkanlık haline getirmemiz gerekiyor.
Yukarıdaki görselde; sol tarafta hareketsiz bir insanın beyin MR’ı ve sağında ise aynı insanın 20 dakika yürüyüşten sonraki beyin MR’ı yer almakta. Yürüyüş sonrası beyin fonksiyonlarının aktifliği dikkat çekici.
Son Olarak
Yaşam komple bir şey, öldüğünüz zaman kimse “süper kod yazardı” demeyecek veya ileride yaşlandığınızda “bir gün refactor yapıyorum” gibi anılarınız anlamlı olmayacak bu nedenle mesleğinize saygı duyun ama yaşam ile senkronunuz kaymasın.
Para ile birlikte anı da biriktirmeyi unutmayın.